POSTERLER    
         
 
 

P-18

CAMKIRAN A, PİRAT A, ZEYNELOĞLU P, ÖZKAN M, ARSLAN G

 

AÇIK KALP CERRAHİSİ UYGULANAN ÇOCUKLARIN PERİOPERATİF DÖNEMDE CERRAHİ NEDENLİ
OLMAYAN AŞIRI KANAMALARINDA REKOMBİNANT FAKTÖR VII A KULLANIMI: OLGU SERİSİ

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ

Erken postoperatif dönemde kanama nedeniyle reeksplorasyon, morbidite ve mortalite yönünden önemli bir risk faktörüdür. Açık kalp cerrahisi uygulanan erişkin hastalarda inatçı, cerrahi nedenli olmayan rekombinant faktör VIIa (rFVIIa) kullanımı ile ilgili birçok bildirim mevcut iken pediyatrik hastalarda bu konu ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Bu çalışmada pediyatrik kardiyak cerrahi sonrası inatçı kanama nedeni ile rFVIIa uygulanan sekiz hasta incelenmiştir.

Yöntem:
Retrospektif ve tanımlayıcı bu çalışmada Şubat 2010 ile Mart 2012 tarihleri arasında açık kalp cerrahisi uygulanan ve rFVIIa verilen hastalar incelendi. Hastaların yaş, cinsiyet, vücut ağırlıkları ile perioperatif dönemdeki uygulamalar ve komplikasyonlar, hastanede ve yoğun bakım ünitesindeki kalış süreleri dosyalarından tarandı. Kan transfüzyonu gereksiniminin azaltılması ve kardiyopulmoner bypass (KPB) sonrası koagülopatinin tedavisi için rutin uygulamamız gereği redo cerrahisi uygulanan veya kanama riski yüksek olan hastalara KPB öncesi, sırası ve sonrasında olmak üzere 3 eşit dozda toplam 30 mg/kg olacak şekilde traneksamik asit verilmektedir. KPB sonrasında gelişen koagülopatinin tedavisi için ise trombosit süspansiyonu ve taze donmuş plazma kullanılmaktadır. Ancak cerrahi hemostazın optimal sağlanmasına rağmen tedbirlerin yetersiz kaldığı hastalarda rFVIIa kullanımı gündeme gelmektedir.

Bulgular:
rFVIIa uygulanan hastaların ikisi redo cerrahi uygulanan 3 yaşında hastalar idi. Fallot tetralojisi ve trunkus arteriyoz nedeniyle daha önce düzeltici cerrahi uygulanmış olan bu hastalara konduit darlığı nedeniyle konduit replasmanı yapıldı. Diğer 6 hastamızın ise yaş ortalaması 14.8 gün ve vücut ağırlığı ortalaması ise 3.12 kg olup 4 tanesi büyük damar transpozisyonu nedeniyle arteriyel switch, 1 tanesine sol hipoplastik kalp sendromu nedeniyle Norwood prosedürü ve 1 tanesi de aortik interruption tip b tamiri yapılan çocuklardı.

Çocuklardan 4 tanesine intraoperatif, 4 tanesine ise kanama nedeniyle revizyona alındıkları sırada rFVIIa 100 mcg/kg intravenöz bolus olarak verildi, kanamanın devam etmesi halinde 2 saat sonra aynı doz tekrarlandı. rFVIIa uygulaması sonrası hastaların kanamaları kontrol altına alındı. Ameliyat sonrası takip süresince tromboembolik olay saptanmadı ve klinik sorun gözlenmedi. Hastalarımızın mortalite oranı %50 olarak saptandı, mortalite nedenleri kardiyak problemlerdi.

Sonuç:
Yüksek riskli hastalar preoperatif dönemde saptanıp kan koruyucu stratejiler uygulanarak kan ve kan ürünü transfüzyon komplikasyonlarından korunması sağlanmalı ancak önlenemeyen, cerrahi nedenli olmayan kanama halinde rFVIIa konsantresi verilmesi düşünülmelidir.